Çeşme İzmir Hattı Karaburun’ dan geçer dedik dedik ama…..Sırada İzmir yok anlatmak için.
Evet meşhur kumruyu tattık; evet güzelim İzmir sokaklarında dolandık ve oğlum ile abartarak İzmir’ den bana tam dört adet şapka aldık ama yine de atlayarak Ayvalık yolunu tutmak istiyorum ben. Nasılsa geziyi anlatmaya da ortadan başladım….
Ancak mutlaka söz etmeliyim şapkalarımı aldığım alışveriş merkezinden.
Yolunuz İzmir’ e düşerse Emir’in arkadaşının tavsiye ettiği Pier Alışveriş Merkezini mutlaka görünüz derim ben. Hayatımda gördüğüm en güzel mekanlardan birisi alışveriş için.
Dükkan dizilimleri; mekanın tarzı; genel havası hele kıyıdaki şık restoran….
Tek kat üstüne aydınlık, zarif ve huzur dolu…..
Yola çıktık güle oynaya gidiyoruz ama benim uyku bastırdı; nerelerde uyurum ben?
Ya Vali konaklarının önünde ya da karakolların bahçesinde; bulabilirsem yol üstünde varsa da Varan Konaklama tesislerinde. Bu konuda da çoook maceram vardır; az tedirgin olmadı benim yüzümden güvenlik görevlileri. Düşünsenize karakolun önünde bir araba, içinde uyuyor kadın…
(En son babam ile İstanbul dönüşü kimlik gösterip izin istedim de polisler bahçede yer gösterdiler.)
Gözler kapanıyor……
Baktım kavşakta polis otosu; bir sürü de araç……
Benzin istasyonunun önünden geri vitese taktım arabayı polislerin önünde durdum.
Konuşma aşağıdaki şekilde:
‘İyi akşamlar memur bey, siz burada çalışırken biz de burada dursak uyusak’’
‘Nasıl?’
‘Tek şoförüm, uykum gelince uyurum. Siz buradasınız burası ben ve oğlum için güvenli’
‘Uykunuz gelince uyumanız güzel de ; burada uyumayınız. Menemen’ e 15-20 km. var ; orada bölge trafik önüne çekip arabayı uyuyabilirsiniz. Biz de birazdan gideceğiz. Sürekli de nöbetçi var’
‘Teşekkürler ; iyi çalışmalar.’
Konuşma üç aşağı beş yukarı bu idi.
Tavsiyeyi tuttum tabi ki.
Menemen’ de sözü edilen merkezin önüne park ettim arabayı; ben ve Emir yaklaşık bir üç saat uyuduk.
Uyandık adımımızı dışarıya atıyorduk ki ‘ Emir dur’ dedim.
Biz kapının 200- 300 metre ilerisinde; O ise kapının önünde tüm heybeti ile duruyor; gözlerini dikmiş, kımıldamıyor ama…….
Biz uyurken az ilerimizde sabaha daha yakın az ışıklı gecenin içinde gözleri pırıl pırıl bize bakıyordu güzelim bir K9 (Emir öyle dedi) . Hiç kımıldamadan; benim en sevdiğim oturuş ile.
O bize biz 0’na baktık bir süre ; sonra arabanın içine girdik; bir şeyler atıştırırken uzun bir sohbet konu üstünde. Uzaktan havlayan birkaç sokak köpeğine uyarı tarzında ayağa kalkıp havlamak dışında tüm sükuneti ile oturdu.
Ve biz gecenin sonlarında yolumuza devam etmek üzere harekete geçtik……
Bakalım daha ne güzel maceralar yaşamak üzere…
İstikamet hiç durmadan AYVALIK; tabi benim Cunda’ ya da bakalım tutturmalarım ile….
Cunda’ yı nasıl gezdiğimize gelince……......
Hele ki Önder ile olan telefon muhabbeti ve de sabahlanan yer……..