Çay kokusu; çay kokusu; sabahın serinini ısıtan çay kokusu……….
Özlediğim Siverek; özlediğim Güneydoğu Türküleri; çocukluğumda babamın Türkçe bilmeyenler ile konuştuğu bir bardak çay eşliğinde; gizemli dildir; şimdi Kürtçe olduğunu bildiğim…….Çay kokusu evde hazırlanan kahvaltıdır; Urfa peyniridir, sıcak ekmektir……
Çay kokusu…. (YAŞAMA DAİR DENEMELER’ DEN)
Sabah yine ya da yine sabahı görmek……Yatağımda uzanmışken gelen sabahın kutsal seslerine gönül vermek…..Hani desem ki dün gece yatağımda uyumaya çalışırken kendi kendime hi hi hi diye gülüyordum deli derler…..Nükhet’ in dediği gibi ‘’Deli diyorlar bana’’ İşte bu yazıya eşlik edecek şarkı bulundu (2)Evet kendi kendime gülüyordum yatağımda ; hani şu Prenses yatağımda satenimsi çarşaflarımın arasında….Çünkü yoğun bir mutluluk vardı içimde. Geçtiğimiz bir haftanın yorgunluğundan başarılmış güzel işlerden kalan bir huzur; saçımda Türk hamamı sonrası mis gibi bir koku ve vücudumda sürdüğüm bebek yağının yumuşaklığı…..
Sabah yine ya da sabahı görmek……Odamı kaplayan çay kokusu ki, dışarıda yağmur; çamaşır makinamda ikinci tur yıkanan çamaşırlar. Çamaşırlar asla tek uzun program yıkanmaz bu evde; iki kısa program ve ikincisi mutlaka sabun ile… Üstümde nihayet gönlüme göre bulabildiğim kalın pufidik sabahlığım gül kurusu rengi; ayağımda daha önce anlattığım kalın çoraplarım(1) ve önümde az önce içi fındık, ceviz, badem ve hurma ile dolu olan porselen kasem….
Ama darbelenmedim değil geçen hafta; ağır ve derinden darbelendim…. Hayati anlamda değil zihinsel bağlamda…… Beni darbeleyen Mülksüzler sonrası elime alıp da geçen hafta bitirdiğim BİZ ile Zamyatin idi…… Gitti, gitti insan ruhu elden….makinaya döndük hepimiz…..makinaların dişlileri arasında bir vida bilem değilmişiz….. Ey adam sen ne istedin yılların içinden süzülüp de geldin; AŞKA inanan bu kadından….Bu nasıl bir cürettir ki yüzümüze, yüzümüze bir tokat gibi bizi vurdun bugünümüzü ki akıllanalım diye…… Hani Mülksüzler’ de bir kez daha aşık olduğum matematik, fizik bilimini ki differansiyel denklemleri bile anlamaya çalışırken ben; sen ey Zamyatin beni derin kuşkulara mı ittin? Şimdi ben neyim; gerçekten inandığım kocaman bir bütünün parçası mı? Sevgi ağının bir halkası mı? Yoksa sadece makinanın bir vidası mı? Yoksa şu an elimde olup da beni ısıtan kokulu çay da makina yağı mı? Şimdi uzaklardaki genç adamı bu sorular için uyandırsam zılgıtı yerim…..Esen’ i arasam saçlarımın beyazından dolayı terslenirim….. Makinacı başka kim var oralarda? Of Zamyatin of….. Twitter dan SON SAYI (3) zaten son mesajıma cevap yazmadı BİZ hakkında……ben de iletişim bilgileri var mı onu da bilmiyorum….ee ne olacak şimdi….. ama bir dakika ya vidaysam ne olmuş; o da bir bütünün parçası değil mi?
Neyse ben makine yağımı yani çayımı içeyim; sonra da yüzmeye gideyim…..
Dip not: Mum fotoğrafı alakasız değil; size başka bir keyfimi anlatacaktım amma velakin……okudunuz işte…..
12.01.2013 07.45
Haber hakkında beni bilgilendirdiği ve FACEBOOK sayfalarına yüklediği için Seval YASAK kocaman bir öpücüğü haketti..
Hürriyet AKDENİZ 11.01.2013 ....
(2) DELİ DİYORLAR BANA DİNLEYİNİZ