İstanbul Protokolü hayata nasıl geçer?
İstanbul Protokolü hayata nasıl geçer?
Bunu cevaplamak iddialı bir iş. Ancak gecenin bir yarısı aklıma takıldı; hekim olarak üstüme ve meslektaşlarımla üstümüze neler düştüğünü düşündüm. Elimden geldiğince toparlamaya çalıştım. Katkılarınıza , eleştirilerinize açık bir sayfa. Ve tabi ki amatörce kişisel bir çalışma. En iyi yanı ise tarafsız ve iyi niyetli olması. Belki aklıma geldikçe eklemeler de yaparım.....
Bakalım neler yazmışım:
İSTANBUL PROTOKOLÜ HAYATA NASIL GEÇER?
İstanbul Protokolü siyasi bir görüş, siyasi bir tavır olarak ele alınmamalı ki tüm hekimlerin, tüm savcı ve hakimlerin, kolluk kuvvetlerinin desteğini alabilsin.
Olayın rapor veren kişileri olarak; bu protokolü ortaya çıkaran meslek grubu; hekimler olarak bize neler düşer:
İSTANBUL PROTOKOLÜ
Hastanın fotoğraflı kimliği getirilmelidir.
Hekim ve hasta yalnız kalmalıdır.
Hekim hastasına gerekli vakti ayırıp; özen göstermelidir.
Hekim hastasının tüm vücudunu muayene etmelidir.
Hastanın sadece fiziksel bulguları değil ruhsal bulguları da göz önüne alınmalıdır.
Giriş raporu kapalı zarf içinde teslim edilmelidir.
Çıkış raporu sağlık kuruluşu tarafından savcılığa iletilmelidir.
Gerek görüşme gerek muayene esnasında hastanın onayı şarttır.
Hastanın onay vermediği durumlarda imzasını alarak deftere not düşülmelidir.
|
SAYIN NECDET KÖK' E CEVAP | YONCA AYAS | 2010-02-19 17:11:33 |
Sevgili Necedet Kök; Ben şöyle bir toparlamaya çalıştım. Güzel sözleriniz için teşekkürler. Tabi ki kimlik için alternatifler mevcut bunu biliyorum. Ama bu hiç bir zaman kimliksiz olabilir fikrini vermemelidir. Sözünü ettiğimiz alternatifler kimlik kesinlikle bulunamadığı zaman yapılması gerekenlerdir. Çünkü sahada çalışırken gördüm ki kişilerin kimliksiz getirlmesi ve de bu şekilde muayenesi söz konusudur; geleneksel hale gelmiştir. Bu durum farklı zamanlarda aklıma gelen (ki sonra yazmaya çalışacağım) bazı riskleri taşıyor. O nedenle ideali yakalmaya çalışmalıyız. Teorisyenler kısmına gelince : Bunu yazarken sizi , beni ve tüm eğitimcileri kastetmiştim; belli bir grubu değil. Mesela şu anda ben acil servis görevim bittiği için sahadan uzağım.Bu zaman içinde hem beni köreltir; hem de ilişki kopukluğu olur. Gönüllü isek sahada çalışan bazı arkadaşlarımıza sürekli eğitim ve danışmanlık da yapmalıyız. Katkınıza teşekkürlerimle..... | ||
Malum | Necdet Kök | 2010-02-03 19:57:36 |
Merhaba Dr. Yonca Hanım, yazınızdaki iyiniyet ve katkıda bulunma çabanızdan kuşku duymuyorum. Katılmadığım noktalar: 1."Hastanın fotoğraflı kimliği getirilmelidir." Bu durumun gereğindeki alternatifler defaten dile getirildi. 2. "Teorisyenler gönüllü olarak sahaya inmeli; hiç müdahalede bulunmadan bir müddet izleyici olmalı." Teorisyenler diye, Olimpos'un zirvesinde oturan bir grup olduğunu zannetmiyorum; olsa olsa deneyimlerini bize aktaran, mesleki ve özel yaşamının önemli bir kısmını bu hümanist ülkü için adamış bazı değerli meslektaşlarımız vardır; onlar da sahanın çamuruna ve tozuna bulanmış duruda gördüğüm kadarıyla. Her hekim hem teorisyen hem pratisyendir bence. Bunun dışındaki tüm katkılarınız ve emekleriniz ülkemiz için teşekküre değer. Saygılarımla Necdet Kök |