Gün başladı ; Ankara Bülbülderesi caddesinde pembe çoraplarım ile yürüyerek .
Bana kalsa bu pazar sabahında evde gecelik ve sabahlıkla biraz daha salınırdım ama yürüyüş ve hareket perileri izin vermedi. Telefon ve ‘ Aşağıdaki araç sizin mi çekebilir misiniz?’ diyen bİr ses. Arabamda kartvizitim var çünkü. Kot etek giyildi; pembe çoraplar ve botlar. Araba çekildi eh eve dönülmez artık. Yıllar sonra yine var sürekli ekmek aldığım bir fırın. Uzak biraz yürünür mü yürünür… Yürünmelidir. Sabah rüzgarı akşamdan yıkamış olduğum ipek saçlarımda dolanırken yürünür.
Şu an ev yine çay kokmakta akşamın giysileri makinada yıkanmakta. Sigara içiyorlar azizim kapalı mekanlarda; onlar içiyor ben eve gelince o kokularla uyuyamadığım için ayakkabı çantalar balkona; ben duşa ertesi gün de kıyafetler yıkanmaya.
Ev çay kokuyor yine; poşet değil ama demleme porselen çaydanlıkta. Kocaman bardak suyum ise yanımda. Ankara’ da….
Anakara’ da …… Ankara’ da……
Uzun bir yoldan geldim ben Ankara’ ya…..dün akşam Burcu’ nun doğum gününde siyah elbisem kırmızı çizmelerim ile otururken; ( bunlar yeni öncekiler eskidi) düşünüyordum yine orada….Ben üstümde klasik siyah kadife elbisem, saçlarım tepemde taç şeklinde örülü ve boynumda altın liram, incilerim ile……Klasik klasik otururken; düşünüyordum olmayı Ankara’ da…..
Neyin peşinde olduğum ya da mutluluk kavramının sunduğu anlamı bana….neyin peşindeyim; neyi kovalıyorum; gelip geçici olduğumun bu kadar farkındayken….Erken uyumanın peşindeyim; eve gelip çalışmanın, okumanın ve yazmanın…..sabahın seslerine her uyandığımda geçiciliğimin çaresizliğinin peşindeyim; insanı delirtebilecek bir çaresizlik bu…..delirmeden bunu kabullenmek mümkün değil…..sabahın seslerine uyanmak için ; gece her erken başımı yalnızlık yastığıma koyduğumda bu çaresizliğin farkındayım gelip geçiciliğimin…..
Ama artık savaşlar bitti; kendimle bile savaşmıyorum; yalnızlığım ki çok yazdım çok düşündüm bazen bir ödül kabul ettim bazen ceza ama artık farkındayım ki mahsus bu çağa……bir kadını deli gibi seven, her şeye rağmen yıllarca asırlara yakın arkasında duran yeşil gözlü adam gittikten sonra; yalnız olmamak bir efsane…….onun gidişi benim de yalnızlığımdır artık…..O’ nun gidişi kadınların bu dünyada yalnızlığının tescillenişidir. Anlarımız olabilir; yıllar süren anlarımız olabilir…ama eşini bulamayan ya da karşısındakini eşi yapmaya çalışmayan her ruhun yalnızlığı bakidir. Ruhunun yaşına dönüp bakman lazım; o ruhun o yaşı gibi davranamıyorsa sen o yaşta değilsindir….
Kavgam kendimle bile bitti ama mücadeleye savaşa devam…..ruhumu bir nebze daha büyütmek için, okumak için, çorbada tuz, duvarda tuğla ya da belki bir avuç çimento olabilmek için…….AŞKLA….
EV ÇAY KOKUYOR YİNE ……..
07,01,2017 BÜLBÜLDERESİ