FISTIK.....
ÇİKOLATA LEKESİ, FISTIK, ALARMLAR VE ARZUYA DAİR…..
Kolunda pembe çok sevdiğim gömleğimin çikolata lekesi . Ben bunu nasıl başardım. Kol manşetinde yer alan lekeyi? O gömleği özellikle mavi kot pantolonla giymek için almıştım. Kol manşet içleri ve yaka içleri mavi beyaz çizgili. Ama ben bu lekeyi nasıl yaptım?
Ah benim akıllı Yonca’ m hani o çikolata parçası var ya; hani fincan kenarına koyduğun , işte o fincan sıcak ya ; çikolata erimiş ya işte oradan bulaşmış…. Pembe gömleğinin koluna ÇİKOLATA…
Bitmez ki benim çikolata öykülerim. Bakın aslında gömlek manşetimin çikolata olması bence bir adamın ahı….Yoksa o olayı anlatmadım mı ben sizlere? Güzelim şömine ateşini, etlerin inanılmaz lezzetini ve adamın kollarındaki çikolata lekesini; anlatmadım mı? Yok yok yazıyı yazdım da sanırım yayınlamadım. İlk fırsatta söz.
Şimdi biz benim kollarıma dönelim; daha doğrusu o güne…..26 Mart Pazartesi Atatürk Hava Limanı 11. 00 uçağı ile Antalya yolcusuyum. Bir kahve içerken oldu bunlar. Bu defa yapılan yolculuk iş için. Sevimsiz bir konuyu çözmek için yapılan iş toplantıları; yorucu , yoğun….ama meslek sırrı bende kalsın. Cumartesi sabahı gittim; ve pazartesi dönüş. Ancak bu gezinin en güzel anlarını soracak olursanız eh derim ki: Oğlum ile gece geç saatte evde oturup pizza yediğimiz anlar, kahvaltı ettiğimiz anlar ve Bakırköy sokaklarında başıboş dolaştığımız anlar. Galiba biz yine tatlı da yedik …..
Kafam yine karıştı tabii: Ben hangisiyim? İş görüşmeleri yapan o kadın mı? Pizza yiyen küçük kız mı? Eline lastik eldivenleri takıp ortalığı toplayan temizlikçi kadın mı? Yoksa ocak başında oğlunun buzdolabına koymak için tatlı yapan anne mi?
İş görüşmeleri zaten hiç bana göre değil. Bir ara çığlık atacaktım : ‘ Bırakın beni ya ben gidip çiçeklerimle ilgileneyim….’ Zaten gelen haberlere göre de Fıstık bahçeyi batırmış. Paspasları ısırmış, yerlere kaka yapmış, ben yokken hep ağlamış. Tüm bunların üstüne Fıstık için su veren arkadaşım sen kalk bahçeye gir alarmlar ötsün…..yok yok benim hayatım komedi desem değil; dram desem ağlarım….
Düşünsenize iki toplantı beş dilim pizza derken; aklımda FISTIK çiçeklerim ve öten alarmlar…..Ve havaalanında iki soluklanayım derken kolumda daha doğrusu o güzelim pembe gömleğimin manşetinde çikolata. Çok akıllıyım ya ben……Sildik artık lekeyi , toparlandık ve tuvalet dönüşü valla şeytan dürttü: Yeni merakım ya parfümler ve güzel kokular. Daha doğrusu eskiden beri meraklı idim ama genelde tek parfüm kullanırdım. Yıkadığım çamaşırlarımın, havlularımın özellikle çarşaflarımın güzel kokusu meşhurdur. Hatta saçlarımın kokusuna kapılıp da aşık olan bir adam bile var geçmişimde. Ancak bir haller oldu bana farklı parfümlerin olması gerektiğine kandım. Başıma da bu derdi bir kitap açtı. O kitabı da bana Bay Z. verdi. Demek ki aslında parfümler için harcadığım paraları Bay Z. den almam lazım. O kitaptan sonra farklı koşul ve kıyafetler ile farklı parfümler mi kullansam oldum ki aslında yıllar önce de öyle yapardım….. Ve işte o stant çekti beni kendine kokuların ahengine…..Mavi kristal şişede bir aşka kapıldım……Arzu……ya da Chopard Wish…..yakıştı bana….şu an hala çantamda …..
İşte uçak ve eve dönüş…..bahçe anlatılandan bile perişan ama FISTIK mutlu. Yonca ve döndü……
Unutmadım yazıyı da ekleyeceğim kollarına çikolata bulaşan adamı anlatan, ben dedim 0’na zaten gözlerim yüzünden olduğunu…..
Şimdi aşağıya ineceğim; bakacağım çalışanlar ne yiyorsa ben de isteyeceğim. Gerçi, akşam için Haniş’im bana yeşil mercimek yemeği verecek ( sabah kahvaltı ederken evinde söz verdi) ama olsun….. Sahada çalışanlara takılayım biraz…..
BU SABAH BAHÇEME ŞEBBOY VE ASLAN AĞZI EKTİM İLK GÜL TOMURCUĞU İSE BEYAZ GÜLDEN….
28.03.2012 17.07