Sabah güne uyanmak Duygumun düğünü sonrası tatlı bir yorgunluk içinde. Gece genç adamın çektiği fotoğraflarıma dalarak. Yılların içinden geçen kadın O BEN…. Ve uzaklardan bir kuşun kanadında gelen mesajın dediği gibi belki: ‘Yılların yıldıramadığı kadın’ O ben. Derken sanal medya duvarıma düşmüş kelimeler ‘.omuzlarım çökmüş yere bakıyordum ki isyan için; başı mı kaldırdım mavi gök kubbeye ve ne kadar küçük olduğumu anladım.......’ benim denemelerimden. İçim acıdı bir kez daha çaresizliğin peşinden. Uzaklarda bir yürek çocukluk arkadaşım Roza’ nın yüreği bir gidene ağlıyor, yüreğinin çelik tel ile çekildiğini yazmış ben misali bana. Yüreğimin eski köşelerinden çimenleniyor mu yine geçmişe gömdüğüm acılar. Ama gömmedim ki ben onları, onlar ile yaşamayı öğrendim İNADINA İNADINA…. Acılara rağmen ya da acılar nedeniyle güzele gittim güzele indim; yandım yandım da kendi yüreğimi gördüm. En yakınım bile anlamadı içimdeki isyan çığlıklarını ve acının alevi ile dağlanan yüreğimi . YANDIM YANDIM YANDIM …. Hiç geçmeyecek sandığım anda gösterdi bana kendini gökyüzü:
Eğil eğil ki ferman benim;
Sus sus ki emir benim.
Sana yanmaktır düşen
Benim yanan yüreğini gören
Eğil eğil ki ferman benim
Sanma ki seni unutup gidenim
Yanmaksa senin yolun
Yanıştan dönme
Külden doğmadan içindeki
Sen
Yan yan ki bana ol gelen….
Diyordu mavi gökler ; o zaman sadece boyun eğdiğimi sanıyordum. Ama hep biliyordum ki bütünün bir parçası ruhum. Şimdi burada Roza’ nın yazdıkları ile yıllar öncesine gitti gönlüm:
Eski zaman bahçelerine; çınlayan çocuk seslerimize SİVEREK BAHÇELİ EVLERİNE…. Hepimiz dosttuk o zaman; her kapıda karnımız doyardı; her kapıdan bir bardak su uzanırdı. Bahçelerde geçen çocukluğumuzda Yasemin, Ferda , Roza….. Bir de Memo vardı bize pek katılmazdı, uzun ince dal gibi bir oğlandı…. Adalet Teyzemizin göz bebeği; Rozamızın kardeşi……. Yıllar geçti sonra ; yeniden karşılaşmalar; dostluk adına içilen çaylar….. Ama bir daha görmedim ben Memo’ yu… sonra bir gün işte çelik tel bu defa Rozamın yüreğinde…….
Sevgili Rozam geçiyor dersem yalan ; geçmiyor ama ferman ne sende ne de bende….. O ferman ki ferman işte…..başını eğ ama dik tut; gönülden ağla ama aman ha gülümsemeleri unutma…. Çelik tellerinin çektiği yüreğinden imbikten süzülürcesine süz kendini yeniden… al acını içinde büyüt büyüt en dayanamayacağını sandığın o anda hani eyvah yarılıyor mu yüreğim derken bir bahçe oluşur kendi acı çiçeklerinden. Ve sen o renkli bahçende gezinirken; rayihası dokunur yüreğine ACININ sen, sen olursun yeniden…. Unutulur dersem yalan ROZAM ama kendini yeniden yaratmayı dene ACI İLE…. Ve bir sabah uyandığında acıdan çiçeklerinin arasında güneş daha parlak; gökyüzü daha mavi ve sen daha bir İNSAN DAHA BİR ROZA……
AŞKLA…….. YONCA….
07.07.2013