CUMHURBAŞKANLIĞI HAKKINDA ÜTOPİK BİR YAZI
CUMHURBAŞKANLIĞI HAKKINDA (Ütopik bir yazı)
Bir pazartesi gecesi, daha doğrusu salıya başladık demek gerekli. Ve ben günlerdir kafamdan geçenleri yazmak için nihayet cesaret bulabildim. Korktuğum bir şey var mı- Hayır ne kaybetmekten korktuğum bir şey; ne de çekindiğim kimse yok. Sadece bu yorumlar bana düşer mi gibi bir endişe idi bu. Ne haddime gibi bir çekimserlik. Ülkemde bu kadar değerli ve usta kalem varken; tecrübeli bu kadar siyasetçi varken ne haddime gibi bir korku idi bu. Ama sonra yazdığıma pişman oldum. Birinci tur oylamadan hemen sonra Sayın Demirel’e açık bir mektup yazmayı düşünmüştüm; oylama öncesi adını geriye çeksin; alternatif gelecek planlarını açıklasın diye. ‘ Haddini aşma Yonca’ dedim kendi kendime. Bu arada ise günlerdir olayın tartışıldığı her ortamda, konuştuğum herkese fikrimi söylüyordum. Önceleri gülenler bile şimdi soru işaretleri ve onaylamalar ile bakıyorlar. Ve bende olayların gidişi tahminlerime yaklaşınca; haddimi aşmaya karar verdim. Siyaset bilimcisi değilim, gazetecilikte ise henüz öğrenmeye çalışan bir amatörüm ancak; ülkemin insanını iyi tanıdığıma inanıyorum, okumaya, öğrenmeye ve anlamaya çalışıyorum. Bir de nasıldır anlamıyorum ama beni pek yanıltmayan içgüdülerim var.
Efendim günlerdir diyorum ki oylama beklentisinin tersi çıkacak. Ayrıca diyorum ki; birçok kişiye ütopik gelecek ama; ( büyüklerimden burnumu soktuğum için özür diler; vatandaşlık hakkımı kullandığımı belirtirim); Sn. Ecevit daha yola çıktığı günlerde oylamanın sonucunun bu olacağını bence biliyordu; en azından tahmin edebiliyordu. Şimdi diyeceksiniz ki ‘O zaman niçin?’ O fikirlerimi açıklamak istemiyorum. Ancak Sn. Ecevit’in keskin zekâsına, inanılmaz bilgi birikimine, siyasi deneyimine ve de yıllardır kendini geliştirmeye adadığı çalışmalara bakarsak: Sayısal ve siyasi hesaplarında asla bu kadar yanılmayacağını; hele ki kendisi için risk sayılabilecek bir işte asla şansa ve hataya yer bırakmayacağını kabul ederiz. Peki, niçin mi? O kadar da haddimi aşmayacağım ancak geçmişe bakın ve siyaset denilen incecik iplerle hassas dengelere oturmuş bilimi tekrar inceleyin; eminim benimle aynı sonuca varırsınız.
Ve günlerdir diyorum ki ‘‘İktidar ortak aday bulmaya çalışacak’’Evet benim neyime değil mi efendim ben aşk yazıları yazayım, şiirler okuyayım ya da oğlumu anlatayım. Ama hep diyorum yaşamı anlatmaya çalışıyorum daha doğrusu yaşamaya çalışıyorum gerçek anlamda; öyle olunca da yaşamda sizi ilgilendiren her konuda antenleriniz açık oluyor dünyaya.
Nerede kalmıştık: Günlerdir diyorum ki: ‘ Tek aday çıkaracak iktidar.’ Önceleri çok kızdığım espri de olsa arkadaşlarıma ‘ Ben de aday olacağım, neyim eksik?’ dedim. ‘ Eğitimse eğitim, yabancı dil ise yabancı dil, imajsa imaj, insanı tanımaksa, mesleğim ve insan yakın durmamla o da var, hem fena mı olur kadın bir cumhurbaşkanı; dış itibarımız açısından’. Ama bunu derken tersine bir şeyler saklı idi. Türkiye’de yaşayan birçok değerli insan için kırgınlık. Neden bizim koltuk seçimlerimizde hep üç beş belli insanın adı geçiyor isyanı idi bu. Hoş Sn. Rauf Tamer’in de yazdığı gibi daha çok spekülasyonlar olur. Evet, tek aday çıkaracak iktidar. Ve bence ipler dolaşıp dolaşıp gelecek MHP’nin ellerinde kalacak. İşte bunun niçin ini bende bilmiyorum ancak sadece bir his. Doğrudur ya da yanlış ama içim öyle diyor ve sanki: İşte bu da çok iddialı olacak ve de tabi ki haddimi aşmak ama başladım artık; Karar Sn. Devlet Bahçeli’nin önünde duracak gibi geliyor bana.
Üstelik de kimi seçelim kararı değil; Cumhurbaşkanı olmayı kabul edip etmeyeceği kararı. ( İtiraf etmeliyim ki buraları yazarken elim yavaşladı klavyemin üstünde. Ben amatör bir gazeteci, sade bir vatandaş olarak ülkemin en üst makamı hakkında yorum yapıyorum. Ve gecenin ikisinde hayati bir sırrımı sizlerle paylaştığımı düşünüyorum. Ama bugüne kadar akmak isteyen kelimelerimi hiç saklamadım ki sizlerden.)
Peki, neden mi duygum? Öncelikle başta belirttiğim gibi önseziler belki de. Evet. Sn Bahçeli’ye gidecekler. Gidenlerin bir kısmı gerçekten layık olduğuna inandıkları için gidecekler ancak; gidecek olanlarının bir kısmının yukarıda saydığımız nedenlerin yanında geçerli bu nedenlere ek olarak önemli bir nedeni daha olacak. O da şu: Türkiye’de artık bazı kişiler daha doğrusu bazı siyasi çevreler kendi çıkarları açısından Devlet Bahçeli’den bugüne kadar izlediği tutumuyla birçok kişinin kendini MHP’ye çok uzak gören benim bile kafasında soru işaretleri yaratmıştır. Soran insan araştıran, kurcalayan insan olur yani uyanan insan olur. İşte bu nedenlerle Sn. Bahçeli’den tedirgin olan bazı kişiler de siyasetten uzak tutmak için bu teklifi götürebilirler. Cumhurbaşkanlığını pasif bir görev olarak gördükleri için.
Yine diyorum sormayın bana bu fikirler nereden diye. Ben de sizler gibi sade vatandaşım. Öyle kimseyi tanımıyorum ki istihbarat alayım. Sizlerden tek farkım yazabilecek bir köşem olması. Biliyorsunuz Yaşam’dan ve ben bu köşeye başlarken her konunun yer alacağını, her duygumu sizinle paylaşacağımı söylemiştim. Yaşam hepsidir. Ağlamaktır, gülmektir, aşık olmaktır, çalışmaktır, tembelliktir ve de siyasettir. Bugüne kadar başka konularda olduğu gibi bu konuda da içimden gelenleri, önsezilerimi paylaştığım sizlerle. Tabi ki bugüne kadar izlediğim olayların, okuduğum yazıların, incelediğim yorumların kafamdan süzülmesi var. Bir de her konuda olduğu gibi tarafsız durma çabamla herkesin fikrini alıp, her kesimden insanla dostluk etmenin avantajı var. Yani insanlar ne düşünüyor öğrenmenin.
Ve bugüne kadar Sn. Bahçeli hakkında gerek yandaşlarından, gerek karşıdan duranlardan çok farklı yorumlar aldım. Başta da belirttiğim gibi belki de haddimi aştım ama öncelikle vatandaşlık hakkımı, sonra da Yaşam’dan köşemden avantajımı kullandım.
En zorlanarak yazdığım yazılardan biri idi bu; eğer bir hatam olduysa ustalarım ve büyüklerim siyasi yazı yazma tecrübesizliğime versinler. Ne de olsa ben güzel havaların, çiçeklerin, aşk şiirlerinin, sonbahar güneşinin, çocukların ağlama ve gülme seslerinin kalemiyim. Kim bilir belki sezilerimi güçlendiren de onlardır ne dersiniz?
Siz bunu yine de bir amatörün ütopik yazısı kabul edin; anlaştık mı?
12 NİSAN 2000 ÇARŞAMBA
Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum