Sabahın sessizliğinde kendi kraliçeliğini ilan eder misali cıvıltıları ile merhaba diyor evrene. Neşeli ama sanki durgun biraz; hani derinden içinin sızımını saklamak istercesine … Eski zaman bahçelerinin yeşillerini; beton havuzun su rengini, dut ağacının filizlenişini anımsatırcasına. Kaç bin yıldır özlüyor insanlar seni yurt misali? Kaç kez sardın yaralarını; kendini tımarladın akan kanlarını sarı çiçeklere çevirdin nazlı ve nazlı? Kaç kez çiğnendi gelinciklerin barışa uzak postallar altında ve kaç gelinin kınası yarım kaldı avucunda? Ve sen dağlarının heybetince , topraklarının bereketince kaç yiğide süt veren ana oldun; bereketin memelerinden kaç yüz yıldır gönlümüze gelmekte?
Sabahın sessizliğinde kendi kraliçeliğini ilan eder misali cıvıltıları ile merhaba diyor evrene. Eski zaman uygarlıklarının taş devrinin cilasından günümüze uzanışını , yüzlerce dil ve lehçeden şarkılar mırıldanır gibi anlatıyor sabahın sessizliğinde. On bin yıllık Çayönü buğdayının bereketinden, ocağında dövülmüş bakır boncukların ahenginden, güneşin kurs deviniminden söz eder gibi… Uzakların esintisini gözüme dolduran seher yeli ile bir rüzgar ki dilim, dinim, toprağım, anam , sevgilim, bereketim Anadolu nağmelerinden söz eder gibi kraliçeliğini ilan etmekte sabahın seherinde….
Bir kez daha mı kanamakta bağrın; bir kez daha mı derin savaşlarla derin emellerin izinde sürülen postal, barut , öfke sesleri ilerlemekte….. sahi kaç kez doğdun kendinden ya da kaç kez doğurttun kendini bizden ANADOLU?
10.07.2013 06.07
Çayönü buğdayları: 10.500 yaşında Neolitik Devrim
Bakır boncuklar: Nevali Çori (Hilvan)
Güneş Kursu: Hititler