Ekim güneşi altında kocaman eski bir koltukta oturmuş; düşünceye dair okumak. Elimde yeşil çay ve kepekli ekmek. Eski okuma hızımı kaybettiğimi düşünürken yeniden kitaplara saldırmak. Açlığımı doyurmak adına; okumaya dair tutkusal tutkumun peşinden dört nala koşmak.….
Düşünceye dair elimin tuşlarda dolaştığı olmuştur… ve de düşündüğüm. Zaman içinde hani sanki gündelik hayatın telaşlarına kapılıp gittiğimi sansam ya da sandırsam da aklımın bir köşesindedir burgu burgu düşünmek. Ama biliyoruz ülkemizin eğitim şartlarını ve düşünmenin düşünmeyi öğrenmenin nasıl dikenli teller ile çevrili olduğunu. Bu dikenli telleri de en çok çocuğunuz okurken fark ediyorsunuz daha doğrusu bir tokat gibi yüzünüze çarpıyor ezberci eğitim sistemimiz….Zorlayarak oluyor tüm öğretileri yıkıp da kendini bebek misali büyüterek düşünmeye adapte etmek. Mesel, misal, temsil ve temessülden yola çıkıp yeniden kendini inşa edebilmek; Ahmet Aydoğan’ ın yazdığı gibi: kalkmak anca düşünmek ile olur. Ancak düşünce bile kirleniyor giderek; düşünce bile tabletler şeklinde veriliyor beynimize. Oysa başlı başına bir eylem olmalıdır. Oturup düşünmeliyiz; yazarak düşünmeliyiz; düşünce adamlarını incelemeliyiz. Neyi niçin düşündüğümüzü bilmesek de ya da düşünmemiz gerektiğini: Niçin, nasıl sorularını sorarak başlamalıyız ve bir ucundan yola çıkmalıyız…..Hani şu hiç sorgulamadan otomatikman yaptığımız eylemler var ya…..Niçin her sabah çay içtiğimizi; hangi peyniri niçin yediğimiz bile bazen sormalıyız…..ki pratik olsun….
Zaman içinde gidiyoruz öylesine öğretilenler peşinde peki ama biz kendimize ne öğretebiliriz, nasıl öğretebiliriz….gerek var mı öğrenmeye; düşünce tarihinden yola çıkıp da düşünceyi irdelemeye? Hele ki rengarenk ışıkları altında hayatın; televizyonu açmak için bile yerimizden kalkmaya gerek yokken ve kredi kartı taksitleri her şeye yetmeye başlamışken; bedenler bile sevişmek için değil de çağa uymak için hazla titrerken…..duvara atılan seks oyunları çentikleri misali; her kadınla aynı; her erkekte aynı duygusunun bile niçin olduğunu sormazken…..
Niye düşünelim ki?
Koptu yine bu yazı…..devamı gelir mi?
Bilmem……
Ama boş veriniz ya düşünmeyiniz…..zor işler bunlar; yazması bile yordu…..
En iyisi akşama hangi bara gitsem diye kafa yorayım ben…..Bara gitmek daha kolay ve renkli...
YONCA.. 04.10.2012 09.59
malum | Dıbırzittin | 2012-10-22 22:49:47 |
Düşüncem işte... |