EYLÜLE DAİR

EYLÜL GELDİ

 

Yazın kavurup yakan sıcakları geride  kaldı; eski bir şarkı misali içimizi titreten eylül geldi…

Göçmen kuşlar gitmeye hazırlanırken;  turşular  kavanozlara kurulurken;  reçeller kaynatılıp  raflara dizilirken eylül  geldi…

Yazı bitiren,  sonbaharı bize getiren eylül geldi…

Yapraklar nazlı, nazlı  dallardan düşerken; çiçekler yapraklarını dökerken eylül geldi…

 

Hoş geldin eylül güzelim güzün ilk ayı; bu defa neler var altın  sarısı,  kızıl ipek keselerinde?

Çoğu insan hüzünlenirken sen geldin diye ben coşku ile karşılıyorum gelişini.

Yeniden yenilenme mevsimi, kendini yeniden doğurma şansı veren eylül . Yeniden doğuşa hazırlanmak için içine çekilen, tohumuna düşen çiçekler gibi bilen insan için de  nadas mevsimi sonbahar. Sıcak güneşi ile mağrur;  turkuaz denizi ile  övünür yaz  ve  bembeyaz saçaklı  damları;  soba başı kestanelerini özleten kendini naza çeken şımarık kış arasındaki  mütevazi mevsimim benim.

Kavuran yazdan sonra  yaz aşkları gibi;  ruhuma serin eli ile dokunan  kavrulmuş kurumuş gönlüme yeniden canlanma veren;   beynimi uyandıran  eylül.

Şimdi çalışma zenginleşme zamanıdır. Kavrulmak yok; donmak yok açıkçası çalışmamak için hiçbir bahane yok. Biz de ağaçların  kurumuş  yaprakları gibi dökebiliriz  eski fikirleri; içimizi çürüten nefretleri, ve yeniden çıplak sıfırdan doğmayı deneyebiliriz bu güzelim eylülde… deneriz ki  döktüğümüz sararmış kurumuş duyguların nefretlerin açtığı gözeneklerden  yeni dallar; yeni fikirler ve taze sevgiler yemyeşil fışkırabilsin.

Ve  o yeniden oluşum için çalışmaya başlayabiliriz  altın sarısı akşamlarda. Nadas mevsimini kendimizi yenilemek; ruhumuzun zenginliklerini toprağımıza dökmek için  kullanabiliriz biz de… Hüzün değil yeniden doğuş mevsimi yaparak eylülü…

Yürümek güzel, yüzmek güzel,  çalışmak güzel , öpüşmek güzel, sabahları çayın rengi bir başka güzel eylülde….

 

Ve eylülde tıpkı Ahmet Haşim’in yaprakları gibidir hayat:

 

MERDİVEN

 

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…

 

Sular sarardı…  yüzün perde, perde solmakta

Kızıl havaları seyret ki   akşam olmakta…

 

Eğilmiş arza kanar,  mutassıl kanar güller

Durur  alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı ? Neden tunca benziyor mermer?

 

Bu bir lisan-ı hafidir ki  ruha dolmakta…

Kızıl  havaları   seyret ki akşam olmakta…

 

 

 

Hoş sevmesini yaşamasını ve içmesini bilene hayat hep güzel… çalışmak mı o her dem güzel…. O bizi biz yapan elimizden alınamayan   bilgiyi  veren emek hep güzel…

 

Sevgiyle;

 

YONCA…

 

12 EYLÜL 2006  KİŞİSEL BAŞARI

Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum
(*) İsim :
(*) E-Posta :
(*) Konu :
Yorum
Güvenlik Kodu :
Resimde gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz (5 hane)
CAPTCHA Image