‘ Ya herru ya merru’
Ülkece uzun ince bir yolda ilerlemekteyiz. Ne yazık ki, iki yanı ağaçlıklı bir yol değil ve serap olarak dahi yeşillikler yok önümüzde. Umutsuzluk mu? Bu ülkenin insanlarına ve insan ruhuna inanan birine ASLA YAKIŞMAZ UMUTSUZLUK.
Bu uzun ince yol üstünde elimizde ne varsa kayıp gitti son yıllarda. Ya da kaydırılıp götürülmeye çalışıldı. Soru işaretleri ile dolu kafamız. Yıllarca yazdığım yazılar ile bunları somutlaştırmaya çalıştım ancak; açılmamış beyin sinapslarımın siyasi kısımları son iki ayda açıldı.(1) Ve görünen o ki, bu uzun ince yolun suçlusu yolun tek tarafındakiler değil. Hatta sadece her iki tarafındakiler de değil; hepimiz. İncecik bir umut ipine bağlanmış; değişmekten, değiştirmekten ve de değiştirilmekten korkarak gitmekteyiz. Sür git bir kangren yara şeklinde neşter vurmaktan korkarak.
Evet bugün ülkemizde; dilimiz, bayrağımız; birliğimiz tehdit altında hatta din özgürlüğümüz bile…..
Her şey ve herkes tek tipleştirme tehdidi altında. Üstelik bir taraf bunu yapmaya çalışırken; başka bir taraf bu tek tipleştirmeden korkan insanların korkusunu kullanmakta, bunu siyasi kazanca çevirmeye çalışmakta. Bir korku imparatorluğundan söz ediliyorsa, ki ediliyor bunun karşısında durduğunu söyleyen taraf ya da taraflar ne yazık ki o imparatorluğun büyümesine yardımcı olmakta, çünkü o da korkunun karanlık yollarında ışık olduğu iddiasında.
Özetle, korktuğumuz ne varsa bizi kolumuzdan bacağımızdan çeken; bir de karşı tarafı var bu korkudan beslenen. Ve parıldamayan bir ışığın cılız mum alevinde yolumuzu bulmaya çalışmaktayız.
Bu mudur?
Her iki taraf da keskin dogmaların ben olmasam olmaz öcülerinin savunucusu mudur?
Yıllardır aynı korkunun sinsi sınırlarında aynı cılız ışığın peşi sıra…….. ne sönmekte ışık ne de parıldamakta….aynı kısır döngü içinde…..aynı nakaratlarda…….
Peki bize düşen ne?
Işığı parlamaya zorlamak, minik yalazlarla ısınmadığımızı ışık olduğunu iddia edenlere anlatmak; değişime zorlamak….. Kişilerin beynini değiştiremiyorsak; sistemi, kişileri değiştirmek…..durup bir bakmak; niçin olamıyor bir türlü sorgulamak….
UN VAR, ŞEKER VAR, YAĞ VAR HELVA NİÇİN OLAMIYOR?
Yoksa aşçı helva yapmayı mı bilmiyor?
Yoksa helva olunca mutfakta kalamamaktan mı korkuyor?
Yoksa bizi helva umudu ve kokusuyla hep kapı önünde mi tutmak istiyor?
Sizce?
Dr. F. Yonca AYAS ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BAĞIMSIZ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI
04.02.2014
1. Sinapslar için bilgi:
Beyinde bir devreyi ne kadar çok kullanırsanız, o devre daha güçlü olur. Sonuç olarak, odaklandığınız ve çalıştığınız hüner gelişir ve hatta daha çok nöronal yapıyı çalıştırır, karşılık olarak performansta gelişim ortaya çıkar.
Şimdiye dek yapılan araştırmalar, bilişsel çalışmaların yalnızca çalışmada kullanılan işe yararının olduğunu, diğer işlere genellenemeyeceğini öneriyor,
http://www.yaslanmasanati.com/2011/12/zihin-gelistirme.html