DUMANI TÜTEN TOPRAKLARIMA GİTMEK

Canın acır bazen; acıtırlar elinden hiçbir şey gelmez ağlamaktan başka…..

Yastığına gömülürsün ağlar ağlarsın…..

Aslında İstanbul’ da idim geçtiğimiz günlerde; sizlere bienali; uykusuz sanat gecesinde seyrettiğim belgesel filmleri; arayıp da bulduğum börekçiyi; Şekerim ile tekrar nasıl buluştuğumu Pınarım ile sohbetlerimi, babamın isteği üzerine pişirdiğim nefis karnıyarığı anlatacaktım…..

Ama bir olay çok canımı yaktı;

Allahtan ailemin yanında idim; aslında bir de baba evinden aldığım ufak tefek anılarımı; annemin verdiği ve uçakta turist kadının bayıldığı çiçeklerimi anlatacaktım…..

Ve canımın acısı ile ağladım yastığıma gizlice ; saten sarı takımın olduğu yer döşeğimde….

Sonra ve sonra ölen canları hatırladım dağlarda bir yerlerde…..

Sonra canım bir kız arkadaşımın derdini okuyup forumda, bu sabah beşte onu aradım…

Ve bir kez daha hatırladım hayatın her zaman herkese adil davranmadığını; yavaş yavaş ben oldum yine…..

Şimdi yeni bir karar ile yanmakta olan ; dumanı tüten topraklarıma gidiyorum üç günlüğüne….

Belki anlayabilir anlatabilirim diye….

Ve güzelim Urfa, Diyarbakır, Siverek ‘ime giderken bulabildiğim uçak Cuma günü, hem de bayramın birinci günü. Sizce de ilginç değil mi?

Ve yıllar önce umutla yazdığım gazetede yayınlanmış bir yazımı ekliyorum buraya; ama sanki giderek umutlarım kırılarak. Ve kendi kişisel can acımdan utanarak.

Sormak istiyorum bütün büyüklerimize; gazetecilerimize sizde bizde hiç mi suç yok diye….

Bir boşluğun ;bir hayalin, kan döken bir umudun peşine takılması için, bu insanları bu kadar çaresiz bu kadar ümitsiz bırakan ne idi?

O toprakların kızıyım işte; kimine göre seceresi belli bir TÜRK kızı; kimine göre KÜRT damarı da olan bir bozkır kızı. Ama bu kadar önemli mi?

Önemli olan ne biliyor musunuz: Benim oralarda olan yaşıtlarımdan tek farkım ister TÜRK ister KÜRT olayım eğitim almış olmam; ve bu eğitim içinde ne olursam olayım özgürlüğümü; bilincimi TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ NE ve özellikle bir kadın olarak ATATÜRK’ E borçlu olduğumu öğrenmiş olmam. Ve bu toprakların kızı olmaktan ANADOLU toprağında yetişen şanslı bir bozkır YONCASI olmaktan her zaman gurur duymam.

Önemli olan paylaştığımız tarih, geçmiş, ortak döktüğümüz kanlar ve yurt edindiğimiz topraklar değil mi?
Bir bunu anlatamadık ki biz dünyaya…..

Bunu bana anlatabildikleri için ve beni okutmak için gösterdikleri çabalar için fotoğrafta görülen anne ve babama minnettarım.
Umarım aşağıdaki yazımda belirttiğim dileklerim giderek uzaklaşmıyordur bizden…..

DİP NOT: Diyarbakır, Urfa ve Siverek’ te yaşayıp da tanışmak isteyenler olursa perşembe geceyarısına kadar yorum ya da mesaj olarak yazsınlar ; isim ve adresler bende kalacaktır.

''APO' YA İNAT

Televizyonlarda o, gazetelerde o, her yerde o…Bakıyorum benim gibi, sizler gibi bir insan. İki eli, iki gözü ve konuşan bir ağzı var. Ama insan mı? Gençlerim geliyor gözümün önüne, onlardan bizlerden diye ayırt etmeden hepsi bir başka kurban. Herkesin bir anası bir babası ve belki de bir sevgilisi vardır yolunu gözleyen… Cinayetler, cinayetler ve geride kalanlar. Kana bulanmış beyaz bir sakal, delik deşik mor bir şalvar ve hiç yaşayamamış bir bebek. Ve gözden kaçan bir nokta; cinayetler arasında gençleri hedef alan uyuşturucu kaçakçılığı, cinayetin bir başka şekli. Neden Apo? Değdi mi? Hem Mehmetçiklerimin ölmesine, hem de sana inanan o gencecik çocukların ölmesine. Bir kere olsun çekilince hücrene düşün; neyin peşinde idin aslında? Kürtler Kürtler derken hiç mi çekmedi iktidar alevi, liderliğin orgazmik hazzı? Sakın bana ‘‘ Kendim için değil’’ deme, inanmıyorum. Sakın bana, ‘‘ dünyanın dört bir yanına nam salmak hiç önemli değildi’’ deme, sakın bana ‘‘ bazı umutları kırık insanları peşimden sürükleyip kullanma gücüne bayılıyordum’’ deme, sakın kendini idealist gösterme. İktidar savaşları, güç hesapları, başladığı amacı unutturan o tatlı sarhoşluk, o insanı insandan başka her şey yapan hırs. Silahla olmadı; silahla başka güçlerle, çalışarak, okuyarak, anlayarak ve anlatarak olurdu, kalem mücadelesi olmalıydı bu mücadele. Neredeyiz şimdi? Ya hücrene çekildiğinde kendine soruyor musun? ‘‘ Neredeyim şimdi, kimim ben? Ne yaptım’’ Gece yarısı hayaletleri geliyor mu Apo? Kırmızı kanlı beyaz bir sakal, delik deşik mor şalvar, yaşayamamış bebeler ve henüz dudaklarına sevgili dudağı değmemiş ölü gençler, Kürt ya da Türk ne fark eder? İdealizm deme bana, kurtuluş deme, o zaman ne işin var uyuşturucu ticaretiyle. Hırs da, kişisel öfke de, dünya da Abdullah Öcalan olarak başaramadığım her şeyin Apo olarak öcünü alış de. Yapay iktidarın dayanılmaz uçuşları de.

Arkana dönüp baktığında ne kaldı geriye? Neyi çözebildin? Binlerce ölü, bu topraklarda yaşayan herkesin ayrımsız etkileyen ekonomik kayıplar ve kaybedilen dostluk ve hoşgörü.

Yıllarca yan yana yaşamış beraber mücadele etmiş insanların kafasındaki soru işaretleri.

Biz iç içeyiz ve öyle yaşayacağız, inan yine başaracağız. Anadolu’m da yine sararacak ekinler ve kıpkırmızı bir gelincik fırlayacak aralarından, Kürtçe ağıtlar ile türkülerimiz yine yan yana söylenecek, tıpkı çocukluğumdaki gibi. Ve sen hücrende hayaletlerin ile baş başa iken, iktidar hırsının sonsuz yolcu ve kurbanlarından biri olarak; biz yine beraber saracağız yaralarımızı ve beraber ağlayacağız ölenlere.

Düğünler görecek yine Anadolu ve sen sonsuzluğa taşırken içindeki öfkeyi, biz Mevlana’nın, Yunus’un, Şeyh Bedrettin’in torunları olarak yine halay çekeceğiz mor dağların eteğinde, dilimizde sevda türküleri, göreceksin Apo sana inat Anadolu insanım bir kere daha başaracak yeniden yeniden doğmayı barışla, aşkla...... 6Haziran 1999/ PAZAR''

 

10.10.2007 13:49:23

Yorumlar
Aranan kriterlere Uygun kayıt bulunamadı
Yeni Yorum
(*) İsim :
(*) E-Posta :
(*) Konu :
Yorum
Güvenlik Kodu :
Resimde gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz (5 hane)
CAPTCHA Image